Rüya Nedir?

Edahîs-i Şerifede beyan olunduğu ve ûlema-i kiramın dermeyan eyledikleri veçhile rüya üç nevidir:

  1. Rahmani rüya; yani Allahü Taâlâ Hazretleri tarafından âlemi menamda İbadullaha tebşir ve tahziri havi gösterilen rüyalar.
  2. Şeytanî rüya; yâni âlem-i menamda Şeytanın delâleti ile görülen korkunç ve çirkin veyahut şeriat-ı gar-raya ve âdât-ı İslâmiyeye muhalif olan rüyalar.
  3. Ezgat ü ehlâm; yâni insanın fazla yemekten dolayı midesindeki dolgunluktan veyahut humma gibi bir hastalığın tesirinden veya gündüz meşgul olduğu şeylerle zihnin dolu bulunmasından neş’et eden karışık rüyalar.

Ulema-i tâbirden İbni Şirin rahmetullahı aleyh demiştir ki: Sağ tarafı üzerine yatan bir adamın gördüğü rüya mintarafillâh gösterilmiş rüyayı sahihadır ki er ve geç zuhur eder. Sol tarafı üzerine yatan veya arka üstü uyuyan kimsenin gördüğü rüya ervah tarafından gösterilen şeyler olup bunların da ekserisi vaki ve zâhir olur. Yüzü koyun yatan kimsenin gördüğü rüya ise ezgat ü ehlâm olup bunların katiyen ehemmiyeti yoktur ve zuhur dahi etmezler.

Yine ûlema-i tâbirin müttehiden beyanlarına göre sıhhatte en kuvvetli olan rüyalar ilkbahar ve yaz zamanlarında görülen rüyalar olup sonbahar ve kış mevsimlerinde görülen rüyalar daha zayıftırlar. Sabaha karşı ve gündüz uykusundaki rüyalar pek çabuk zuhur ederler. Gecenin ihtidalarında görülen rüyalar en geç zuhur edenler olup bunlardan yirmi sene sonra vaki olanlar vardır. Meselâ Hazzeti Yusuf Aleyhsselâmın rüyası tam yirmi sene sonra zuhur eylemiştir.

Bâzen rüyâ, gören için olduğu gibi diğeri için de görülür. Rüya sahibinin rüyası bâzen evlâd ve ahfadında zuhur eder. Bir rüyanın beklenilen müddet içinde zuhur etmemesi onun Rahmani ve sahih bir rüya olmadığına delâlet etmez.

İLM-İ TABİR-İ RÜYA

Rüya tâbiri Şeriatte makbul bir ilm-i şeriftir. Buna delâlet eden âyât-ı kerîme ve ehadîs-i şerife ile akval-i ûlema pek çoktur.

Rüya beyn’el – sema ve arz muallâk olup tâbir olunduğu zaman o tâbir üzerine düşer buyurulmuştur. Binaenaleyh tâbir ve tevil-i rüya mes’elesi pek mühimdir. Bâ-zıları rüya tâbir ile sakıt, olur demişler ise de bu, bihakkın ve usûlüne muvafık surette doğru tâbir iledir. Yoksa cahil ve tâbir-i menama vakıf olmayan kimsenin bu ez-gat ü ehlâmdır demeleriyle sakıt olmaz, çünkü Aziz-i Mısr’-ın gördüğü rüya evvel emirde celbeylediği muabbirlerin ezgat ü ehlâmdır demeleriyle sakıt olmamış ve Hazreti Yusuf’un tâbiri veçhile aynen zuhur etmiştir.

MUABBİR NASIL OLMALIDIR?

Muabbir olan zât âlim, fatin, zeki, yalandan mücte-nib, hüsn-i ef’al ve amâle münhemik, diyanet ile mutta-sıf, usûl-i tâbire vakıf, reyinin hâl ve şanına göre tâbir ve tevile kadir ve bu bâbda âyât-ı Kur’aniye ve ehadîs-i şerife ile akvali ûlemadan istinbata muktedir olmak icabe-der.

Muabbir, sahib-i rüyanın hâl ve şanını nazar-ı dikkate alarak rüyayı ona göre tâbir etmelidir. Meselâ bir padişahın veya vezirin rüyasını aynı rüyayı gören bir fakirin ve esnafın rüyası gibi tâbir etmek doğru değildir. Çünkü bir şehzadenin beyaz bir ata binmesi onun padişah olacağına delâlet eylediği hâlde bir fakirin beyaz bir ata rakib olması onun padişah olmasına değil, belki bir iyilik görmesine ve eline nimet geçmesine delâlet eder. Binaenaleyh muabbir bu gibi hususatı fark ve temyize muktedir olmalıdır.

İnsanın gördüğü rüyayı her rastgeldiğine söylemesi doğru değildir. Görülen her bir rüya dahi muabbire bile söylenmez ve tâbir edilmez. Bilhassa düşmana, hasuda, bahile rüya tâbir ettirmek münasib değildir. Bâlâda muharrer evsafı haiz bir muabbir olmadığı hâlde insan rüyasını, her hâlde hayra yormak suretiyle kendi kendine tâbir etmelidir. Yahut bir tâbirnâmeye bakıp gördüğü rüyaya yakın bir tâbire göre tevil eylemelidir. Dünyada görülmesi muhtemel olan her bir rüyayı tâbirnâmelerde aynen arayıp bulmak imkânsızdır. Çünkü envai ve eşkali milyonlara baliğ olan rüyaları tâbimâmelere dere imkânı yoktur.

Bir kimse çirkin ve korkulu bir rüya gördükte uykudan uyanınca sol tarafına «tu tu» ederek Eûzübillâhimi-neşşeytanirracim Yâ Rabbi bu rüyanın şerrinden sana sığınırım demek icabeder. Öyle rüyayı kimseye söylememek ve onu tâbire kalkışmamalıdır.

Bazen insan gördüğü rüyayı yine uykuda iken birine söyleyerek tâbir ettirir. Bu tâbir doğru ve sahih bir tâbir olup uyandıktan sonra onu muabbire söyleyip tevil ettirmeğe lüzum yoktur.

RAHMANİ VE ŞEYTANÎ RÜYA

Görülen rüyanın Rahmani veya şeytanî veya ezgat ü ehlâm yâni ehemmiyetsiz ve mânâsız rüya olup olmadığını fark ve temyiz için dikkat edilecek cihetler bervech-i âtidir:

Rahmani Rüyalar:

Rahmani rüyalar: Cenab-ı Hak ve enbiya-i izam, arş, kürsi, cennet ve cehennem, ashab-ı kiram ve ûlema-i izam, Beyt’ül – Haram ve Mukaddes, Kur’an-ı Kerîm ve kütüb-i mukaddese ve ehadîs-i şerife gibi dinen ve şer’an makbul ve muteber olan şeylerden birini muhtevi olan rüyalar Rahmanidirler. Bunlar iki kısımdır: Biri tebşir ve diğeri tehzir yâni Cenabı Hak bu rüya ile kullarını ya âhirete ve dünyaya ait bir haber ile tebşir eder veyahut ıkab ve âzabdan tehzir yâni içtinabı emreyler.

Rahmani rüya karmakarışık olmayıp açık ve aşikâr görülür ve uyandığı zaman tamamiyle hatırda kalmış olur. Bu gibi rüyalar içindir ki nübüvvetin kırkaltı cüz’ünden bir cüz’üdür, Hazreti Allahın ibâdma uykuda vahyidir buyurulmuştur.

Şeytanî Rüyalar

Şeytanî rüyalar: Beyn’el-müslimin örfen ve şer’an memnu veya mekruh olan hususata ait olan ve emr-i bil-ma’rûf ve nehy-i anilmünkere yâni ibâdet ve takvâ ve hayır ve hasenata tergib ve teşvike ve menhi ve münker olan su-i ahvalden içtinaba delâlet etmeyen ve alelâde rüyalar şeytanî olup bunların bâzıları huzur eylediğinden tâbir ve tevili lâzımdır. Ancak daima hayr ile tefsir olunmalıdır. Şeytanî rüyalarda dikkat edilecek cihet karmakarışık olmamaları ve zihnin fevkalâde meşgul bulunduğu şeylere temas etmemeleridir.

Ezgat ü Ehlâm

Ezgat ü ehlâm: Karmakarışık, vuzuhtan âri, günlük meşgalelere temas eden ve uyanıldığı zaman unutulan ve zihinde hayâl meyal kalan şeylerdir ki, bunların tâbiri ve delâleti yoktur. Meselâ gündüz bir kedi ile çokça meşgul olan bir adamın rüyasında arslan görmesi, karnı aç olarak yatan kimsenin güzel yemekler yemesi, susuzun buzlu sular ve şerbetler içmesi, ve emsali ezgat ü ehlâmdır.

TABİR İ RÜYADA ŞAYAN I DİKKAT BİR NOKTA

Rüya tâbiri zaman ve mekân, iklim ve memleket, kavim ve millet itibariyle tahavvül ve tebeddül eder. Binaenaleyh muabbir evvel emirde sahib-i rüyanın hâl ve şanına dikkat eylediği gibi mevsime, zamana, mekâna, iklime, kavim ve millete dikkat etmeli rüyayı ona göre tâbir etmelidir. Meselâ :

Gecenin ihtidasında görülen rüyanın geç ve sabaha karşı görülen rüyanın erken çıkacağı gibi bahar ve yaz rüyaları da güz ve kış rüyalarından evvel zuhur eder. Bundan başka mevsiminde ve zamanında nâfi’ olan şey mevsiminin ve zamanının gayrında muzur olduğu cihetle bu nokta rüyada da muteberdir. Yaz zamanında kışa ait görülen bir hâl, meselâ tufan, şiddetli yağmurlar, karlar, fırtınalar, şiddetli soğuklar hayra delâlet etmez, bilâkis bunlar mevsiminde yâni kış ve sonbaharda hayr ile tâbir olunur.

Yine sıcak mevsimde kar, buz, soğuk, şiddetli yağmurlar zarar ve şer husulü ile, bilâkis soğuk mevsimde bunlar bereket ve hayır ile tevil edilirler. Bir memlekette mezmum olan bir hâl ve âdet diğer memlekette mem-duh ve makbul olur ki rüyada muabbir buna da dikkat etmelidir. Kendisine naklolunan rüyayı ona göre tefsir eylemelidir.

Bir hıristiyanm kilise görmesi, onda ibâdet etmesi ‘ onun için hayra delâlet eylediği hâlde bu rüya bir müslü-man hakkında hayr değildir. Elhasıl âdat-ı akvam ve mi-lel tâbirde şayan-ı dikkat bir noktadır.

Yine muabbirde fart-ı zekâ lâzımdır. Meselâ ehil olan bir zâtın minbere veyahut minareye çıktığını görmek rüyası onun bir velâyet ve büyük memuriyete vusûlü ile tâbir olunduğu hâlde bu rüyayı meselâ bir hamal görse onun için hamal kahyası olmak ile tevil olunur.


Bu Duaları Kaçırmayın!


BİZİ TAKİP EDİN RÜYANIZI ÜCRETSİZ YORUMLAYALIM: Bizi sosyal medyada takip etmek isterseniz FACEBOOK sayfamız, YOUTUBE kanalımız, ve PINTEREST sayfamıza abone olup bizi oradan takip edebilirsiniz. Rüyalarınızı ücretsiz yorumlatmak için YouTube videolarımızın altına yazmanız yeterli.

Yorum yapın