Rüya Nedir? Ruya Ne Demek? Neden Rüya Görürüz?

Her insan hayatının önemli bir bölümünü uykuda, rüya âleminde geçirir. Bilginler tarafından hâlâ bir araştırma konusu olan rüyanın günlük hayatımızda büyük bir rol oynadığı bir gerçektir.

Rüyanın etrafını saran sırlara ve muammalara rağmen, güvenilir kaynaklardan alınan delillere ve örneklere göre,, rüya doğrudan doğruya bize yöneltilmiş bir uyarı, veyahut gelecek bir haberin müjdesi veya çekilecek bir ıztırabın, karşılanacak bir tehlikenin işaretidir.

Daha doğrusu rüya, meçhul istikbalin perdelerini açan bir kuvvettir.

Bazı insanlar, rüyanın insan muhayyelesinin doğurduğu, bir takım evhamlardan ibaret olduğuna inanırlar. Fakat bu şüphesiz yanlış bir inanıştır.

İnsan uyuduğu zaman cesedin bağlarından kurtulan ruh büyük bir rol oynamaktadır.

Rüyalar, uyuyan adamın düşünce ve tasarılarıdır. Onları gizli bir kuvvet iyiliğimiz için elindekleri yerden alıp harekete geçirmektedir; onun için her rüyanın kendine has mânâsı ve yorumu vardır.

Rüya konusunda ve tabirinde büyük ihtisası olan tanınmış İslâm bilginlerinden Muhiddin-i Arabi’ye göre rüyalar üç türlüdür :

Bunlardan birine müjdelemek; diğerine uyarmak ve üçüncüsüne de ilham denir. Hak Teâlâ rüyaya müstakil bir melek yaratmıştır ki, levh-i mahfuz-u indinde durur. Burun adı rüya meleğidir. Âdem oğullarından herhangi birinin dünya ve âhiret işlerinde hayır ve şer her ne nazil olacaksa, Cenabı Hakkın izniyle o melek onları insanlara gösterir. Bu rüya tebşiri yâni müjdeleyicidir. Bu rüyayı görenin daima Allah teâlâya şükretmesi, sadaka verip hayır işlemesi lâzımdır.

Uyarma rüyası : Daima ma’siyette ve itâattan uzak, olanlara gelecek ağır ve çetin vak’aları o meleğin, yine Allahın izniyle uykuda göstermesidir.

İlham rüyası : Namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân-ı Kerim ve teşbih okumak, hav ve gazâ etmek, zekât ve sadaka vermek gibi şeyleri görmektir.

Bu rüya iyilik yapmak, hayır işlemek, ibadet ve itâatle meşgul olup günahlardan sakınmak için Hak teâlâ tarafından ilhamdır.

Bu üç nevi rüya, doğru rüyadır.

Yalan rüyalar üç nevidir :

Birincisi, üzüntülü ve derin düşünce içinde olup o halde uyuyan adamın gördüğü rüyadır. Buna gam rüyası derler.

İkincisi, hastaların ve bilhassa fazla ateşli hastaların gördüğü korkunç ve karışık rüyalardır ki, bunların ne aslı vardır, ne de tâbir edilir.

Üçüncüsü, şeytanî rüya ise. gusül icap ettiren rüyalardır. Bunlar da tâbir edilmez.

RÜYANIN TUHAFLIKLARI:

Prof. B. Voli’nin rüya hakkında yazdığı bir eserde şöyle demektedir :

«Rüyalar, çoğu zaman dağınık ve birbirine bağlı olmayarak görülür. Zaman ve yer bakımından veya durum itibariyle sınırsızdır.

Rüyalar, birçok defalar bizi yıllarca evvel olmuş hâdiselere döndürür. Birkaç sene önce ölmüş akraba ve dostlarımızla buluşturur, onlarla görüştürüp konuşturur.

Rüyanın tuhaflıklarından biri de insanın kendini birçok tehlikelerle karşı karşıya bulması ve bu tehlikelerden kolaylıkla kurtulmasıdır.

Düşte büyük bir soğukkanlılık ve sükûnet içinde en korkunç cinayetleri işlemek veya bir film seyreder gibi onları heyecanla seyretmek rüyanın tuhaflıklarından biridir.

İnsanın ancak hayâlinde yaşayan göklerde saatlerce uçmak, deniz altında kırlarda dolaşır gibi dolaşmak, en yüksek dağları bir atlayışta geçmek gibi olmayacak şeylerin rüyada görülmesi de dikkate şayandır.

Freud’a göre, gizli ve daha bilinçlenmemiş bir isteğin yerine getirilmesi ancak rüya sağlamaktadır.

Rüyalarımızın görünüşte bağlantısız saçma gibi görülen o karma karışık hayâlleri hep bu şuur dışının maskeli görünüşünden ibarettir. Bütün mesele bunları yorumlamaktadır.

Bir insanın rüyada duyduğu heyecanların uyanık iken duyduklarından daha kuvvetlidir. Rüyada dehşet, keder, cesaret ve korku çoğu zaman bu iki şeyle sonuçlanır: Aşırı sevinç ve ferahlık yahut can sıkıntısı ve huzursuzluk.

Bazen rüyada gördüğü bir hâdise insanın ruhunda derin bir ıstırap bırakır. Bir yangın veya bir cinayet görünce birdenbire uykudan korku ve dehşet içinde uyanır. Bunun bir rüya olduğunu anlayınca içi rahat eder. Derhal sükûna kavuşur

TARİHTEN SESLER

Tarihte bazı vicdansız ortaçağ kâhinlerinin ve müneccimlerinin bazı cahil ve saf halk tabakasının üzerine kuvvetli bir nüfuz ve tahakküm etmek için rüya tâbirini vasıta ittihaz ettiklerini ve onları alabildiğine sömürdüklerini görürüz.

Bilindiği gibi, Shakespeare rüyaya inananlardan biridir. Bu inancın tesirini eserlerinde görmek mümkündür. Kral III. Richard’in piyesindeki Klarens’ın rüyası insanın unutamıyacağı bir düştür. Korkunç bir rüya olduğu için değil, gerçekleşmiş olduğu içindir.

Edison’un rüya hakkında yazdığı bir makalesinde şöyle demektedir :

«Rüya sırasında cesetle bağlı değildir. Ceset uyanıklık sırasında ruhun hareketlerini bağlamaktadır.>

Bazı Hint kâhinleri, rüyanın günlük hayattan veya şuur altından mülhem olduğuna İnanmaktadır. Öyle ki, birisi rüyasında parmağının kesildiğini görse, ertesi gün uyandığında inancının bir delili olarak o parmağını kesmekte tereddüt etmez.

RÜYANIN HIZI:

Rüyanın en hayret verici, tarafı süratidir. Yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, günlük, hayatımızda birkaç saat, hattâ birkaç gün süren bir olay rüyada birkaç dakika içinde olup bitmektedir.

Şu olayı buna bir misal olarak verelim :

Adamın bir uyumakta iken, muzip bir arkadaşı onun yüzüne su serpmiş, adam bir iki dakika sonra uyanmış, muzip arkadaşına, rüyada bir göl kenarında kendisine taarruz eden meçhul» bir şahısla birkaç saat süren çetin bir mücadeleye tutuştuğunu, sonra hasmını gölün içine atmaya muvaffak olduğunu gördüğünü söylemiş…

Demek, adamın bu rüyayı, yüzüne su serptiği vakit görmüş olduğu muhakkaktır.

GERÇEK VE BOŞ RÜYALAR :

Batı bilginlerine göre rüya iki kısımdır; biri gerçek rüya, diğeri ise boş rüyadır.

Bir insan gördüğü rüya dağınık ve hadiseleri birbirine bağlı değilse, hatırlamıyacağı bir şekilde dağınıksa, bu rüya bir şey ifade etmez. Buna boş rüya denir.

‘Hâdiseleri birbirine bağlı olup uyandığımız zaman hatırladığımız rüyalara hakikî rüya adı verilir.

O sebepten uykuda İken gördüğümüz hayâllere ve karmakarışık hâdiselere ehemmiyet vermemelidir.

Hakikî rüyalar ekseriya sabaha karşı ve gece yarısından sonra görülür. Çünkü o zamana kadar vücut, hazım ameliyesiyle meşguldür.

NEDEN RÜYA GÖRÜRÜZ?

Rüyanın sebeplerini bulmak güç değildir. İşittiğimiz, gördüğümüz, okuduğumuz bazı şeyler ruhumuzda tesir bırakır. İşte o tesir rüyanın vukubulmasına bir âmil teşkil eder.

Bazan uyurken vücudumuza dokunan şeyler de rüya, görmemize sebep olur. Meselâ uyku esnasında elimizin yatak çarşafına değmesi, veya burnumuzun yastığa dokunması iyi veya korkunç rüyalar görmemize sebep olduğu vâkidir.

Bir gün hasta bir çocuğun annesi ayaklarının üzerine içinde sıcak su bulunan bir şişeyi koymuştu, uyuyan çocuk o esnada bir yanardağın kenarında gezdiğini ve ayaklarının yeri sıcaklığından yandığını rüyada görmüştü!

RÜYANIN FAYDASI

Tanınmış Alman yazarı Novalis rüyayı şöyle anlatıyor : «Rüyalar; yaşamımızın monotonluğundan birbirine benzeyen yönlerinden biri korur. Rüyalar sayesinde gece boş kalan hayâl gücümüz istediği gibi eğlenir, hayatın ciddilik içinde geçen vakitlerinin mühim bir kısmından bir parçayı eğlenceye ayırır. Rüya da ekseriya bu vazifeyi görür.

Rüyalar olmasaydı, hiç şüphe yok, insanlar daha erken ih-tiyarlıyacaklardı. Rüyaya inanmasak dahi, onu bizi oyalayan, dinlendiren, zararsız ve iyi bir eğlence ve hayatta samimî bir yol arkadaşı telâkki etmemiz lâzımdır.»

GERÇEKLEŞEN RÜYALARDAN BİRKAÇ ÖRNEK :

Bir psikolog şu olayı anlatıyor :

Adamın biri rüyasında yatağının altında bir yumurtanın bulunduğunu görür. Tanınmış bir düş yorumcusuna bunun ne demek olduğunu sorar. Yorumcu yumurtanın bulunduğu yerde bir definenin saklı olduğun söyler, adam, evine gider, yumurtanın bulunduğu yeri kazar, bir hayli.altın ve gümüş paralar bulur. Hemen rüya tâbircisinin yanına koşar ona mükâfat olarak bulduğu gümüş paralardan birkaç tane verir. Rüya tabircisi, adamı dehşet ve hayret içinde bırakan şu soruyu sorar :

«— O bulduğun sarı paralardan niye vermiyorsun?»

Sir Walter Skot şu meraklı olayı anlatır:

Genç bir adam, kendisinden haksız olarak vergi istendiği için canı sıkılır. Bu olay onu günlerce düşündürür. Bir gece ölen babasını rüyasında görür, ona şunları söyler :

— Falan yaşlı avukata git, seni düşündüren verginin ödendiğine dair makbuzlar kendisindedir. Bir ispat olarak bu verginin ödeneceği sırada kendisine verilen bir Portekiz altınını bozdurmasında güçlük çektiğini hatırlat :

Genç adam, ertesi gün o yaşlı avukatı arayıp bulur ve ona her şeyi anlatır. Bunun üzerine avukat dosyayı ve vergi makbuzlarını bulur. Böylece genç adam, gerçekleşen bu rüya sayesinde haksız vergi vermekten kurtulur.

Kutsal kitaplar ve tarihî eserler gerçekleşen rüyalar intaf-silâtı ile doludur.

İşte size bir tarihî olay :

Aydos hâkiminin kızı rüyasında bir gence âşık olur. Aydos Kalesi Türkler tarafından muhasara edilince kız, düşünde gördüğü genci gaziler arasında görür. Bu Gazi Abdurrahman’dır. Kız, kalenin kapısını açtırıp, sevdiği gence kavuşmak için harekete geçer.

Kanunî Sultan Süleyman, Bağdatta, İbrahim Paşanın sözüne uyarak öldürdükten sonra bir gece İskender Çelebi, onun rüyasına girer :

«Bre zalim, bir günahsızı, bir fesadın sözüne uyup ortadan kaldırdın ve çoktan beri ettiği hizmetleri neden hiçe saydın?»

Der ve elindeki şah sarığını padişahın gerdanına sarıp sıkıca çekerek boğmak ister. Kanunî Süleyman feryatla uyanıp el açar ve şu bedduada bulunur :

«İlâhî İbrahim! Dilerim ki, sen de yılına varmaz öldürülmeye hazır olasın…»

Bir sene sonunda İbrahim Paşa da cezasını buldu…

UYARICI BİR RÜYA:

Leydi Clac adında tanınmış, soylu bir İngiliz kadını, şu ilginç olayı anlatmıştır :

«Akrabalarımızdan M. Girft adında bir genç yaşlı halasına ertesi gün arkadaşları ile birlikte balık avlamaya gideceğini söyler.

O gece yaşlı hala uyurken :

— Batıyorlar… Çabuk kurtarın onları…

Diye bağırır. Yanında yatan ve henüz uykuya dalmayan kocası karısını uyandırıp teskin eder. Tekrar uykuya dalan yaşlı kadın yine gördüğü bir rüyanın etkisiyle haykırır :

— Çabuk kurtarın, j<ayık içindekilerle beraber batıyor!..

Kocası bu sözlere aldırmadan uyanır. Karısının :

«— Eyvah, denizde kayboldular. Kayık battı.»

Dediğini işitir. Ertesi gün yaşlı hala, yeğenini balık avına gitmemesi İçin yalvarıp yakarır, genç adam halasının bu ısrarı üzerine balığa çıkmaktan vazgeçer.

Ertesi gün, balık avına çıkan Grift’in arkadaşlarının bir deniz kazasına kurban gittiklerini haber alan yaşlı hala ile kocası ve yeğeni hayret içinde kalırlar!…

Yorum yapın